Çinko vücutta 200’den fazla enzimatik reaksiyonda görev alan bir mineraldir. Güçlü antioksidan etkinliği olan çinkonun eksikliğinde birçok sağlık problemi ile karşılaşılabilmektedir.
Çinko, hücre yenilenmesine katkı sağladığı için cildin genel sağlığını destekler. Bununla birlikte egzama, atopik dermatit gibi cilt hastalıklarının da tedavisine destek olur. Akne probleminin altında birden fazla sebep yatabilmektedir. Akne tedavisinde özellikle aknenin ciltte oluşturduğu yaraların iyileşmesine katkıda bulunur.
Saç dökülmesinin azaltılmasında çinko takviyesi önerilmektedir. Özellikle tırnak yapısının korunmasına destek olduğu için tırnak kırılmalarının, soyulmalarının önlenmesinde çinko takviyesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Güçlü antioksidan etkinliği ile bağışıklık hücrelerini koruyarak aktivitelerini destekler. Bununla birlikte bağışıklık sistemi hücrelerinin olgunlaşma süreçlerini desteklediği için de hastalık döneminde hastalık belirtilerinin azaltılmasına destek sağlar.
Yapılan araştırmalarda çinko eksikliğinde testosteron seviyelerinde azalma olduğu görülmüştür. Yapılan çalışmalarda çinko takviyesinin testosteron seviyelerinde artış sağladığı görülmüştür. Antioksidan etkinliği sayesinde sperm yapısının korunmasını sağlayarak erkek infertilite tedavisine destek olur.
Demir eksikliği ülkemizde sıklıkla görülen minerallerdendir. Besinlerde bulunan demirin sadece %3-6’sı emilebilmektedir. Oldukça düşük emilim oranına sahip demir minerali besin etkileşimine de sahip olduğu için vücudun günlük ihtiyacı olan demir miktarı alınamamaktadır. Demir mineralinin demir +2 (Fe+2) ve demir +3 (Fe+3) olmak üzere iki farklı formu vardır. Fe+3 formu emilimi zor olan ve besinlerde bulunan formudur. Takviye edici gıdalar olarak kullanılacak olan ürünlerde Fe+2 değerlikli formu içeren ürünler tercih edilmelidir.
Demir, halk arasında akyuvar olarak bilinen eritrositlere kırmızı rengini vere hemoglobinin üretimi için gerekli olan temel mineraldir. Hemoglobin, kanda oksijenin ilgili yere taşınmasına görev alan bir proteindir. Besinlerden yeterli miktarda demir alınamadığında demir eksikliğine bağlı kansızlık görülmektedir. Kansızlık özellikle, demir emilim bozukluğu yaşayanlarda, gebelerde, adet gören kadınlarda vejeteryan ya da vegan beslenen kişilerde sıklıkla görülmektedir. Eritrositlerin üretiminde demir tek başına görev almaz. Eritrosit üretiminde B12 vitamini ve folik asite (B9 vitamini) ihtiyaç vardır. Ek olarak demirin emilimini arttıran faktörler arasında en bilinen C vitaminidir. Bu nedenle kansızlık tedavisine destek olmak amaçlı ilk önce kansızlığın neye bağlı olduğu öğrenilmeli sonrasında ise B12, B9 ve C vitamini içeren kombinasyonlar tercih edilmesi tedaviye anlamlı destek sağlamaktadır.
Tiroit hormonlarının salgılanması için mutlaka gerekli olan iyot mineralinin günlük kullanım dozu 150-500 mcg olarak değişmektedir. Sağlıklı büyüme ve gelişmenin gerçekleşebilmesi için iyot mineraline ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de iyot eksikliği ile sıklıkla karşılaşılmaktadır.
Tiroit hormonlarının sentezlenmesi için iyot mineraline ihtiyaç vardır. İyot eksikliği olan bireylerde yeteri kadar tiroit hormonu sentezlenememektedir. Tiroit bezi ise hormon üretimine devam etmeye çalıştığı sürede büyür ve boyun kısmında şişlikle kendini belli eden guatr hastalığına neden olmaktadır. Tiroit hormonları yeteri kadar sentezlenemediğinde metabolik faaliyetlerde, büyüme ve gelişmede problemler karşımıza çıkar.
Yapılan çalışmalarda gebelikte yeteri kadar iyot takviyesi kullanmayan kadınların çocuklarında kretenizm (büyüme-gelişme geriliği) görülmektedir. Dünya sağlık örgütü sağlıklı gebeliğin devamlılığı için günlük 250 mcg iyot takviyesi önermektedir.
Çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesinde birçok faktör rol oynamaktadır. Tiroit hormonları çocukların büyüme ve gelişmesini kontrol eden bir hormon metabolizması olduğu için çocuk gelişiminde oldukça önemlidirler. İyot ise tiroit hormonlarının sentezlemesi için gerekli olan temel mineraldir. Bu nedenle hem fiziksel hem de zeka gelişiminin desteklenmesinde özellikle iyot takviyesine ihtiyaçları vardır. İyot eksikliğine bağlı büyüme gelişme geriliği ve guatr problemleri görülebilmektedir. Bu nedenle çocukluk döneminde düzenli iyot kullanılması önerilmektedir.
Kalsiyum vücutta en çok bulunan mineraldir. Toplam vücut ağırlığının %1,5-2 kadarı kalsiyumdan oluşur ve bununda %99’u kemiklerde depo edilmektedir. Kalsiyum takviyesi yetişkinlerde kemik mineral yoğunluğunun desteklenmesine yardımcı olurken çocuklarda kemik uzamasına, sağlıklı gelişime destek olur.
Kalsiyum kemikte bulunan temel mineraldir. Kemiklerde bulunan pik kemik mineral yoğunluğuna ortalama olarak 30-35 yaşlarına kadar ulaşılabilmektedir. Bu nedenle bu yaş dönemine kadar düzenli kalsiyum alımı ileriki yaşlarda görülecek osteoporoz (kemik erimesi) riskini azaltmaktadır. Çocuklarda genel sağlığın ve kemik gelişiminin desteklenmesi için kalsiyum önerilmektedir. Yapılan çalışmalarda özellikle fiziksel aktivite yapan çocuklarda kalsiyum takviyesi yapılmasının çocuklardaki kemik gelişimine katkı sağladığı gösterilmiştir. Osteoporoz hastalarında kemik mineral yoğunluğunu desteklemek için kalsiyum ve D vitamini takviyesi alınması önerilmektedir.
Kasların düzenli bir şekilde çalışabilmeleri için kalsiyum mineraline ihtiyaç vardır. Kasların özellikle kasılma periyodunda kalsiyum mineraline ihtiyaç duyulur. Kas sağlığının desteklenmesi için kalsiyumla birlikte mutlaka magnezyum mineralinin de alınması önerilir. Magnezyum kasların gevşeme periyodunda gerekli olan bir mineraldir. Düzenli spor yapan bireylerin kas sağlığını desteklemek için kalsiyum takviyesi kullanması önerilmektedir.
Krom eser minerallerden biridir. Krom kan şekerinin dengelenmesinde rol oynar. İnsülinin çalışması için gereklidir. Krom eksikliği olan bireylerde kan şekeri hücre içerisinde yeteri kadar depolanamadığı için kişilerde yorgunluk, halsizlik, yüksek kan şekerine bağlı kilo alımı gibi durumlarla karşılaşılmaktadır.
Kanda bulunan fazla şeker insülin aracılığı ile hücre içerisine depo edilir ve bu sayede kan şekeri dengelenmeye çalışılır. Krom minerali hücrelerde bulunan insülin reseptörlerinin daha duyarlı şekilde çalışmasına destek olur. Bu sayede kanda bulunan şeker seviyeleri azalır. Yapılan araştırmalarda diyabet hastalarında düzenli krom kullanımı ile kan şekeri seviyelerinde anlamlı azalma gözlemlenmiştir.
Kanda bulunan fazla şeker hücre içerisinde depo edilemediği durumlarda bireylerin karbonhidratlı gıdalara yönelimi artar. Karbonhidratlı gıdalar temelde şeker molekülleri içerdiği için, vücuda sürekli kalori alımını beraberinde getirir. Sonuç olarak fazla alınan kalori kilo alımını arttırır. Diyet programlarında düzenli krom minerali kullanımının kan şekerini dengeleyerek tatlı yeme ihtiyacını azaltacağı v buna bağlı olarak kilo kontrolüne destek sağlayacağı bildirilmiştir.
Kan şekeri gereğinden fazla olduğunda vücutta yağa dönüşerek depo edilmektedir. Yağ hücre sayısında artı yani vücuttaki yağ doku miktarında artış kalp-damar hastalıklarının görülme riskini arttırmaktadır. Özellikle insülin direnci olan bireylerde diyabet ile yüksek kolesterol görülme sebebi buna bağlıdır. İnsülin direnci olan hastalara düzenli krom takviyesi verildiğinde LDL kolesterol ve trigliserit seviyelerinde azalma olduğu, HDL kolesterol seviyelerinde ise artış sağlayarak kalp-damar.
Magnezyum, vücutta 300’den fazla enzimatik reaksiyona giren bir mineraldir. Bu dan magnezyumun vücutta birçok noktada görev aldığını göstermektedir. Kasların ritmik çalışmasında, merkezi sinir sisteminin desteklenmesinde oldukça önemli görevleri vardır.
Magnezyumun ön önemli görevi kemiklerdeki kalsiyumun dengesini sağlamaktır. Kemik mineral yoğunluğunun arttırılmasını sağlamak için magnezyum kalsiyumla birlikte 2:1 oranda alınmasını tavsiye edilmektedir. Çocuklarda ve sağlıklı bireylerde genel kemik sağlığını desteklemek için magnezyum takviyesi alınması önerilmektedir. Osteoporoz (kemik erimesi) tedavisine destek olmak, kemik mineral yoğunluğunun arttırılması için magnezyum takviyesi kullanılması önerilir.
Magnezyum kalsiyumla birlikte çalışarak sinirsel iletinin normal bir şekilde devamında görev alır. Yeterli miktarda magnezyum alınamadığında sinirsel iletide oluşacak problemlere bağlı olarak kaslar kasılma, kramp gibi durumlar ortaya çıkar.
Kasların ritmik kasılıp gevşemesi için magnezyum ve kalsiyum birlikte çalışmaktadır. Magnezyum eksikliğinin en belirgin özelliği kas kramplarıdır. Özellikle hamileliğin ilerleyen dönemlerinde ve sporcularda görülen kas kramplarının temel sebebi magnezyum eksikliğidir. Kas kramplarının azaltılması için magnezyum kullanılması önerilmektedir.
Magnezyum takviyelerini düzenli kullanılması ile bağ ağrılarında, migrendeki atak sayılarında anlamlı azalma olduğu bilinmektedir. Ayrıca hak arasında hassas ağrılı noktaları ola kas ağrısı olarak bilinen fibromiyaljinin tedavisine hem kasları gevşetme özelliği hm de ağrılı nokta sayısında azalma sağlayarak desteklediği bilinmektedir.
Selenyum vücudun doğal antioksidanı olan glutatyon peroksidaz enziminin kofaktörüdür. Güçlü antioksidan etkilidir ve birçok sağlık probleminin tedavisine destek olur.
Selenyum karaciğerden üretilen vücudun doğal antioksidanı olan glutaton üretimi için gereklidir. Glutatyon glutatyon peroksidaz adı verilen enzim aracılığı ile üretilir ve selenyum bu enzimin çalışması için gereklidir. Düzenli kullanıldığında vücudun doğal antioksidan üretimini arttıracağı için hastalıklara karşı koruma sağlar. Bağışıklık hücrelerin korur, aktivitelerini destekler. Doğal antioksidan üretimini arttırdığı için karaciğer detoksifikasyonuna yardımcı olur.
Güçlü antioksidan etkinliği ile bağışıklık hücrelerini koruyarak aktivitelerini destekler. Bununla birlikte bağışıklık sistemi hücrelerinin olgunlaşma süreçlerini desteklediği için de hastalık döneminde hastalık belirtilerinin azaltılmasına destek sağlar.
Selenyum antioksidan etkinliği ile sperm yapısını korur. Yapılan araştırmalarda selenyum C vitamini, E vitamini, çinko ile beraber verildiğinde antioksidan etkinlik arttığından dolayı erkek infertilite tedavisine destek olduğu görülmüştür.
Haşimato tiroidi otoimmün bir hastalıktır Vücudun bağışıklık sistemi hücreleri bir yanılsamaya düşerek tiroid bezine karşı savaşmaya başlar ve ona karşı antikor üretilir. Antikor üretimi arttıkça hastalığın seyri de hızlıca ilerlemeye başlar. Yapılan araştırmalarda düzenli selenyum kullanımı ile üretilen antikor seviyelerinde azalma sağlanacağı için hastalık belirtilerinin azaldığı görülmüştür.